Ankara Miras Avukatı Mı Arıyorsunuz?

MİRASIN PAYLAŞILMASI DAVASI DİLEKÇE ÖRNEĞİ

 

Bu makalemizde sizlere Mirasın Paylaşılması Davası Dilekçe Örneği sunarak mirasın paylaşılması davası ile ilgili bilgileri emsal Yargıtay kararları ışığında sizlerle paylaşacağız. Ancak önemle belirtmeliyiz ki, miras davası hukuki bilgiye dayandığından ilgili süreçlerin bir Miras Avukatının hukuki yardımı eşliğinde sürdürülmesini tavsiye ederiz.

Mirasın Paylaşılması Davası Nedir ?

Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar (4721 S. K. m. 677).

Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir.(4721 S. K. m. 642)

Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hakim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır. (4721 S. K. m. 642)

Paylaşmanın derhal yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hakimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir. (4721 S. K. m. 642)

Kimler Mirasçı Olabilir ?

Miras bir kişinin vefatı sonrası mirasçılarına kalan malları, alacakları, banka hesapları veya borçlarıdır. Kısaca miras vefat edeninin tüm aktif malvarlığı ve tüm borçlarını kapsar bir bütünü ifade etmekte olup bu hukukta “tereke” olarak denilmektedir. Mirasçılar, Yasal mirasçılar (soybağı veya evlatlık) ve Atanmış mirasçılar olmak üzere ikiye ayrılır.

Miras kaldıktan sonra ölen kişinin durumuna göre mirasçılar şu şekilde sıralandırılabilirler. Anne, Baba, Eş, Çocuklar, Torunlar, Kardeşler, Evlatlıklar Büyükanne veya Büyükbaba vb. kişiler mirastan hak talep edebilmektedir. Kişi ayrıca sağlığında mirasından başka birine (birilerine) pay verebilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda miras bölüşümü bu paydaşlara göre yapılır.

 

Miras Paylaşımı Nasıl Yapılır?

Miras bırakanın ölümü üzerine, mirasçıların mirasın paylaşımı için başvurabileceği birden çok yol mevcuttur. Bunlardan ilki, mirasçıların aralarında yapacakları anlaşma yolu ile mirasın paylaşımıdır. Yasal mevzuatta aksine bir düzenleme yoksa mirasçılar, mirasın nasıl paylaşılacağına bu yolla serbestçe karar verebilirler. Ancak mirasçıların anlaşamadığı hallerde miras paylaşımı nasıl yapılacaktır? Burada yargı sürçleri devreye girecektir. Sürecin zorlu ve vatandaşın bürokratik ve adli süreçlerde hata yama ihtimali bulunması sebebiyle bir avukat ile hareket etmek çok daha sağlıklı olacaktır.

Mirasçıların miras paylaşımı hakkında bir anlaşmaya varamaması halinde, mirasçılardan her biri mirasın paylaşımının mahkeme tarafından yapılmasını ‘Mirasın Paylaştırılması Davası’ açarak talep edebilir. Mirasın paylaşılması (taksimi) Türk Medeni Kanunu m. 642’de düzenlenmiştir. Kanun metnine göre mirasçılardan her biri sözleşme ya da kanun gereği miras ortaklığını sürdürme niyeti olmadıkça her zaman mirasın paylaştırılmasını isteyebilecektir. Bu dava ile önce miras bırakanın tüm malvarlığı belirlenir ve mirasçılar arasında bu malvarlığı değerleri paylaştırılır.

TMK Madde 640/1’de belirtildiği üzere, birden çok mirasçı varsa, mirasın geçmesiyle birlikte tüm mirasçılar arasında miras bırakanın bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Bu ortaklık, miras bırakanın ölümüyle, kanun uyarınca kendiliğinden meydana gelir ve mirasın paylaşımına kadar devam eder. Bu ortaklık, bir elbirliği mülkiyetidir. Söz konusu dava açılıp sonuçlanana ya da mirasçılar arasında sözleşme yapılana kadar yani miras paylaşımı yapılana kadar miras konusu mallar üzerinde tüm mirasçıların el birliği mülkiyeti vardır.

Mirasın Paylaşılmasında Ortaklığın Giderilmesi

Ortaklığın giderilmesi davası diğer adı ile İzalei Şüyu davası; Elbirliği yahut paylı mülkiyette paydaşlar taşınır yada taşınmaz üzerindeki ortak mülkiyetin sona erdirilmesini aralarında anlaşarak gerçekleştiremedikleri takdirde bu paylaşma istemini dava açarak mahkemeden talep edebilirler. Bu durumda açılacak olan dava ortaklığın giderilmesi davasıdır. Ortaklığın giderilmesi davası Türk Medeni Kanunun 698. Ve 699. Maddelerinde düzenlenmiştir.

  • Türk Medeni Kanunu 698. Maddesi;

“Hukukî bir işlem gereğince veya paylı malın sürekli bir amaca özgülenmiş olması sebebiyle paylı mülkiyeti devam ettirme yükümlülüğü bulunmadıkça, paydaşlardan her biri malın paylaşılmasını isteyebilir. Paylaşmayı isteme hakkı, hukukî bir işlemle en çok on yıllık süre ile sınırlandırılabilir. Taşınmazlarda paylı mülkiyetin devamına ilişkin sözleşmeler, resmî şekle bağlıdır ve tapu kütüğüne şerh verilebilir. Uygun olmayan zamanda paylaşma isteminde bulunulamaz.”

  • Türk Medeni Kanunu 699. Maddesi;

“Paylaşma, malın aynen bölüşülmesi veya pazarlık ya da artırmayla satılarak bedelinin bölüşülmesi biçiminde gerçekleştirilir. Paylaşma biçiminde uyuşma sağlanamazsa, paydaşlardan birinin istemi üzerine hâkim, malın aynen bölünerek paylaştırılmasına, bölünen parçaların değerlerinin birbirine denk düşmemesi hâlinde eksik değerdeki parçaya para eklenerek denkleştirme sağlanmasına karar verir. Bölme istemi durum ve koşullara uygun görülmezse ve özellikle paylı malın önemli bir değer kaybına uğramadan bölünmesine olanak yoksa, açık artırmayla satışa hükmolunur. Satışın paydaşlar arasında artırmayla yapılmasına karar verilmesi, bütün paydaşların rızasına bağlıdır.”

Ortaklığın Giderilmesi Davası Prodedürü

Ortaklığın giderilmesi davasını paydaşlardan biri görevli ve yetkili mahkemede açtıktan sonra mahkemece davalılara tebligat yapılarak yargılama aşamasına geçilir. Davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi sonrasında mahkemece ortaklığın giderilmesi istenilen taşınır/taşınmaz malların değerinin belirlenebilmesi için bilirkişi raporu aldırılır. Alınacak bilirkişi raporunda;

  • Ortaklığın giderilmesi istenilen malın değerinin doğru tespit edilip edilmediği
  • Taşınmaz üzerinde bulunan muhdesat değerine yönelik hesaplamanın mahiyeti
  • Tapuda bulunan şerhlerin değere etkisi,
  • Hissedarların paylarının doğru belirlenip belirlenmediği

gibi hususlar önem arz eder. Mahkemece rapor yeterli bulunduğu takdirde rapor doğrultusunda karar verilerek hüküm açıklanır. Mahkeme kararı kesinleştikten sonra dosya Satış Memurluğuna gönderilerek malın satış işlemi gerçekleştirilir. Satış sonrası elde edilen bedelden masraflar mahsup edilip bakiye bedel hissedarlara payları oranında ödenir.

Ortaklığın Giderilmesi Dava Dilekçesi

……………. NÖBETÇİ SULH HUKUK MAHKEMESİNE

DAVACI                 : …………………….. (TC:………………..)

VEKİLİ                   : AV. YUNUS SOYSAL

Kavaklıdere Mah. Havuzlu Sk. No:4/13 Çankaya/ANKARA

DAVALI                 : …………………….. (TC:………………..)

…………………………(adres)… …………….

HED                         : (dava değeri yazılmalıdır.)

KONU                     : Ortaklığın Satış Yoluyla Giderilmesi Talebinden İbarettir.

AÇIKLAMALAR  :

Miras bırakandan mirasçılarına intikal eden ……… İli ………… İlçesi ………. Mahallesi ….. Ada …. Parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde davacı müvekkil ve davalı arasında ortaklık mevcuttur.

Miras bırakanın vefatından bu yana dava konusu taşınmaz üzerinde ortaklık devam ettirilmiş ancak gelinen aşamada ortaklığın devam etme ihtimali kalmamıştır. Bu nedenle her bir malikin menfaatlerinin gözetilerek söz konusu taşınmazın paylaştırılması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davaya konu gayrimenkulün satışının yapılarak paylaştırılmasını talep ederiz.

HUKUKİ NEDENLER : Türk Medeni Kanunu, HMK, TBK ve ilgili sair mevzuat.

HUKUKİ DELİLLER  : Tapu kayıtları, bilirkişi, keşif, tanık, yemin ve her türlü yasal delil.

SONUÇ VE TALEP   : Yukarıda açıklanan ve mahkemece resen dikkate alınacak hususlarla birlikte, ……… İli ………… İlçesi ………. Mahallesi ….. Ada …. Parselde kayıtlı taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış suretiyle ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini vekaleten talep ederim.

DAVACI VEKİLİ

AV. YUNUS SOYSAL

Yazımızı burada noktalıyoruz ve faydalı olmasını diliyoruz. Ankara Miras Avukatı Yunus Soysal, miras hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların yargı mercileri önünde çözülmesine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık desteği sağlamaktadır. Ankara Miras Avukatı Yunus Soysal alanına giren davalarda her tür hukuki süreç takibini yerine getirmektedir. Hukuki süreçlerin Ankara Miras Avukatı ile yürütülmesi ortaya çıkabilecek hak kayıplarının engellenmesinde büyük öneme sahiptir. Sizlerin de Miras Avukatına ihtiyacınız varsa Ankara Miras Avukatı Yunus Soysal ile iletişime geçebilirsiniz.

 

Bu makalemizde sizlere Ücretli Öğretmenlik Hizmet Tespiti Davası ile ilgili bilgileri emsal kararlar ışığında sizlerle paylaşacağız. Ücretli Öğretmenlik Hizmet Tespiti Davası uzmanlık gerektiren hukuki bilgiye dayandığından ilgili süreçlerin bir İdare Hukuku Avukatının hukuki yardımı eşliğinde sürdürülmesini tavsiye ederiz.

Ücretli Öğretmenlik Hizmet Tespiti Davası

Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda kadrolu ve sözleşmeli öğretmen istihdamının yetersiz olduğu durumlarda, üniversite mezunu olmak şartıyla ders ücreti karşılığında öğretmen görevlendirilmesine dayanan bir uygulama olan Ücretli öğretmenlik hizmetinde idarenin, öğretmenlerin Sgk girişini yapmaması yahut ücretli öğretmenlik hizmetinde bulunanların Sgk kaydı girişi yapılmasına rağmen eksik prim ödemesinde bulunduğuna rastlanmaktadır.

Ücretli öğretmenlik görevinde bulunanların bu gibi durumlarla karşılaşmaları halinde idareyi işlem yapmaya zorlayacak hukuki yollar mevcut olup söz konusu durumun tespiti halinde olası hak kayıplarının önüne geçilebilmesi adına İdare Hukuku Avukatının hukuki desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.

657 sayılı Kanunun 4’üncü maddesi kapsamında öğretmenler memur ya da sözleşmeli personel olarak istihdam edilebilmektedir. Bunun yanında anılan Kanunun 86’ncı maddesi kapsamında memur statüsüyle çalışan öğretmenlerin işlerinden geçici olarak ayrılmaları halinde yerlerine vekil öğretmen atanabilmektedir. Son olarak eğitim kurumlarında yeterli öğretmen bulunmaması halinde anılan Kanunun 89’uncu maddesi kapsamında açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebilmektedir.

657 sayılı Kanun’un 4/A ve 86’ncı maddesi kapsamında istihdam edilen öğretmenler sosyal güvenlik yönünden 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(c) maddesi kapsamında sigortalı sayılmaktadırlar. 657 sayılı Kanun’un 4/B maddesi kapsamında sözleşmeli personel statüsünde istihdam edilen öğretmenler ise 5510 sayılı Kanun’un 4/1-(a) maddesi kapsamında sigortalı sayılmaktadırlar. Fiilen çalışılan sürelere ilişkin ise sigorta priminin yatırılması hususu kanuni bir zorunluluktur.

Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak ücretli öğretmenlik yapan kişilerin sigorta kaydının yapılmaması yahut eksik yapılması halinde idareye karşı sigorta kaydının düzeltilmesi, geçmiş dönem sigorta kaydının yapılması istemiyle Kamu Denetçiliği Kurumuna başvuruda bulunma hakkı bulunmaktadır. Nitekim bu konuda Kamu Deneçiliği Kurumuna yapılan başvurularda Milli Eğitim Bakanlığına verilmiş bir çok tavsiye kararı bulunduğu gibi Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemelerince verilmiş bir çok emsal karar da mevcuttur.

Ücretli Öğretmenlik Hizmet Tespiti Davası Yasal Dayanağı

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun “Ders görevi” başlıklı 89’uncu maddesinde; “Her derecedeki eğitim ve öğretim kurumları ile Üniversite ve Akademi (Askeri Akademiler dahil), okul, kurs veya yaygın eğitim yapan kurumlarda ve benzeri kuruluşlarda öğretmen veya öğretim üyesi bulunmaması halinde öğretmenlere, öğretim üyelerine veya diğer memurlara veyahut açıktan atanacaklara ücret ile ek ders görevi verilebilir. Ücretle okutulacak ders saatlerinin sayısı, ders görevi alacakların nitelikleri ve diğer hususlar ilgili Bakanlığın teklifi ve Bakanlar Kurulunun kararı ile tespit olunur.” hükmü yer almaktadır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun; 6.1. “Sigortalı sayılanlar” başlıklı 4’üncü maddesinde; “(…) a) Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar, (…) c) Kamu idarelerinde; 1) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi olmayanlardan, kadro ve pozisyonlarda sürekli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar,

2) Bu maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerine tabi olmayanlardan, sözleşmeli olarak çalışıp ilgili kanunlarında (a) bendi kapsamına girenler gibi sigortalı olması öngörülmemiş olanlar ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 86 ncı maddesi uyarınca açıktan vekil atananlar, sigortalı sayılırlar. Birinci fıkranın (a) bendi gereği sigortalı sayılanlara ilişkin hükümler; (…) f) Milli Eğitim Bakanlığı tarafından düzenlenen kurslarda usta öğretici olarak çalıştırılanlar, kamu idarelerinde ders ücreti karşılığı görev verilenler ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4 üncü maddesinin (c) bendi kapsamında çalıştırılanlar, (…) hakkında da uygulanır.” hükmü,

“Prime esas kazançlar” başlıklı 80’inci maddesinin birinci fıkrasında; “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalıların prime esas kazançları aşağıdaki şekilde belirlenir.

a) Prime esas kazançların hesabında;

1) Hak edilen ücretlerin,

2) Prim, ikramiye ve bu nitelikteki her çeşit istihkaktan o ay içinde yapılan ödemelerin ve işverenler tarafından sigortalılar için özel sağlık sigortalarına ve bireysel emeklilik sistemine ödenen tutarların,

3) İdare veya yargı mercilerince verilen karar gereğince yukarıdaki (1) ve (2) numaralı alt bentlerde belirtilen kazançlar niteliğinde olmak üzere sigortalılara o ay içinde yapılan ödemelerin, brüt toplamı esas alınır.

(…) g) Primlerin hesabına esas tutulacak günlük kazanç, sigortalının, bir ay için prime esas tutulan kazancının otuzda biridir. Ancak günlük kazancın hesabına esas tutulan ay içindeki bazı günlerde çalışmamış ve çalışmadığı günler için ücret almamış sigortalının günlük kazancı, o ay için prime esas tutulan kazancının ücret aldığı gün sayısına bölünmesi suretiyle hesaplanır.

h) Sigortalıların günlük kazançlarının hesabında esas tutulan gün sayıları, aynı zamanda, bunların prim ödeme gün sayılarını gösterir. Ancak, işveren ve sigortalı arasında kısmî süreli hizmet akdinin yazılı olarak yapılmış olması kaydıyla, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışan ve çalıştığı saat karşılığında ücret alan sigortalının ay içindeki prim ödeme gün sayısı, ay içindeki toplam çalışma saati süresinin 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen haftalık çalışma süresine göre hesaplanan günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle bulunur. Bu şekildeki hesaplamada gün kesirleri bir gün kabul edilir.

(…) j) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her derece ve türdeki örgün ve yaygın eğitim kurumlarında ek ders ücreti karşılığında ilgili mevzuatı çerçevesinde uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların prim ödeme gün sayısı 30 günü aşmamak kaydıyla, bir takvim ayı içerisinde hak kazandıkları brüt ek ders ücreti toplam tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırına bölünmesi sonucu bulunur. Bu şekilde yapılacak hesaplamalarda tam sayıdan sonraki küsuratlar dikkate alınmaz (…)” hükmüne yer verilmektedir.

439 sayılı Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri ile İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri ile Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanun’un; 7.1. 8’inci maddesinde; “Milli Eğitim Bakanlığına bağlı her dereceli okullara meslekten öğretmen bulunmaması halinde:

a) Yüksek dereceli okullara üniversite ve yüksek okul mezunları ile dengi yabancı üniversite ve yüksek okul mezunları, b) Orta dereceli okullara orta öğretim öğretmenliği şartlarını taşıyanlarla ilkokul öğretmenliği yapanlar ve ev işleri dersi için de mesleki ve teknik öğretim kurslarında öğretmenlik yapmakta olanlar, Geçici olarak ücretle öğretmen atanabilirler. Bunlardan, resmi bir görevi bulunanlara haftada sekiz, resmi görevi bulunmayanlardan yüksek öğretim kurumlarına atananlara oniki, orta dereceli kurumlara atananlara yirmidört saate kadar ders verilebilir.” Hükmü mevcuttur.

Ücretli Öğretmenlik Sgk Prim Davası

Milli Eğitim Bakanlığına bağlı olarak ücretli öğretmenlik yapan kişilerin sigorta girişlerinin yapılmasında sorun yaşandığı gibi sigorta girişi yapılsa bile primlerin eksik yatırıldığı da uygulamada görülmektedir. Bu halde hukuka aykırı işlem tesis eden idare aleyhine dava açılarak primlerin ve prim gün sayılarının düzeltilmesi sağlanmaktadır.

657 sayılı Kanunun 4/A ve 86’ncı maddesi kapsamında istihdam edilen öğretmenler sosyal güvenlik yönünden 5510 sayılı Kanunun 4/1-(c) maddesi kapsamında sigortalı sayılmaktadırlar. 657 sayılı Kanunun 4/b maddesi kapsamında sözleşmeli personel statüsünde istihdam edilen öğretmenler ise 5510 sayılı Kanunun 4/1-(a) maddesi kapsamında sigortalı sayılmaktadırlar.

Söz konusu üç istihdam biçiminde de prim ödeme gün sayıları aylık 30 gün üzerinden bildirilmektedir. 657 sayılı Kanunun 89’uncu maddesi kapsamında ücret karşılığı ders görevi verilen öğretmenler hakkında ise 5510 sayılı Kanunun “Sigortalı sayılanlar” başlıklı 4’üncü maddesi uyarınca aynı maddenin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılan hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanlar hakkındaki hükümler uygulanmaktadır.

Anılan Kanunun “Prime esas kazançlar” başlıklı 80’inci maddesinde, sigortalıların günlük kazançlarının hesabında esas tutulan gün sayılarının, aynı zamanda, bunların prim ödeme gün sayılarını gösterdiği; ancak, işveren ve sigortalı arasında kısmî süreli hizmet akdinin yazılı olarak yapılmış olması kaydıyla, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışan ve çalıştığı saat karşılığında ücret alan sigortalının ay içindeki prim ödeme gün sayısının, ay içindeki toplam çalışma saati süresinin 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen haftalık çalışma süresine göre hesaplanan günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle bulunacağı hükmüne yer verilmektedir. İdarece tarafından prim ödeme gün sayısının bu hükümler çerçevesinde hesaplandığı görülmektedir.

Belirtmek gerekir ki ücretle ek ders görevi verilen öğretmenlere benzer şekilde ders görevi verilmek suretiyle Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kurumlarda uzman ve usta öğretici statüsünde çalışan sigortalıların prim ödeme gün sayısı da aynı şekilde hesaplanırken 31/07/2008 tarihinde 5797 sayılı Kanunla 5510 sayılı Kanuna eklenen hükümle birlikte söz konusu hesaplama usulünün değiştiği, bu çerçevede uzman ve usta öğretici olarak çalıştırılanların prim ödeme gün sayısının 30 günü aşmamak kaydıyla, bir takvim ayı içerisinde hak kazandıkları brüt ek ders ücreti toplam tutarının, prime esas günlük kazanç alt sınırına bölünmesi sonucu bulunacağının hüküm altına alındığı görülmektedir.

Madde gerekçesinde, prim ödeme gün sayısının ders saati sayısının 7.5’e bölünmesi suretiyle hesaplanması usulünün geçerli olduğu durumda, sigortalı ayda 160 saat derse girse dahi 21 gün hizmet kazanabildiği, bu uygulamanın mağduriyetlere neden olduğu vurgulanmaktadır. Aynı şekilde ücret karşılığı ders görevi verilmek suretiyle tam süreli çalışan öğretmenlerin de aynı mağduriyeti yaşadığı görülmektedir.

Ücretli Öğretmenlerin prim ödeme gün sayısının belirlenebilmesi için aynı zamanda çalışmanın tam zamanlı mı yoksa kısmi zamanlı mı olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle sadece çalışma süresinin hesaplanması yönünden 4857 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinin dikkate alınması gerekir. 4857 sayılı Kanunun 13’üncü maddesine göre, sözleşmenin kısmi süreli iş sözleşmesi olarak kabul edilebilmesi, işçinin normal haftalık çalışma süresinin, tam süreli iş sözleşmesiyle çalışan emsal işçiye göre önemli ölçüde daha az belirlenmesi durumunda mümkün olabilecektir. Söz konusu ölçünün ne olacağına ilişkin olarak İş Kanununa İlişkin Çalışma Süreleri Yönetmeliğinde düzenleme yapıldığı görülmektedir. Buna göre, kısmi süreli çalışma, işyerinde tam süreli iş sözleşmesi ile yapılan emsal çalışmanın üçte ikisi oranına kadar yapılan çalışmadır.

439 sayılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Yüksek ve Orta Dereceli Okullar Öğretmenleri İle İlkokul Öğretmenlerinin Haftalık Ders Saatleri İle Ek Ders Ücretleri Hakkında Kanunun Ek 1’inci maddesinde, ilköğretim kurumlarında görevli sınıf öğretmenlerinin aylıkları karşılığında haftada 18 saat, branş öğretmenlerinin ise haftada 15 saat ders okutmakla yükümlü olduğu hükmüne yer verilmektedir.

Ücretli Öğretmen olarak görev yapılan sürelerde haftalık çalışma süresi 10 saatten az ise kısmi süreli çalışma, 10 saat ve üzerinde ise tam süreli çalışma olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.

 

Ücretli Öğretmenlik Hizmet Tespiti Davası ve Sgk Prim Davası Emsal Kararlar

  • Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 08.03.2021 tarihli Esas : 2020/10538 – Karar : 2021/2819 sayılı kararında ;

“Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, öncelikle davacının beyanı alınarak davalı … nezdinde usta öğretici olarak mı yoksa anasınıflarında ücretli öğretmen olarak mı çalıştığı sorularak bu husus açıklığa kavuşturulmalı, B… Milli Eğitim Müdürlüğü’nden davacının şahsi sicil dosyası, davacının çalışmalarıyla ilgili puantaj kayıtları, ücret bordroları ve diğer bilgi ve belgeleri istenmeli, uyuşmazlık konusu dönemde görev yapan müdür, müdür yardımcısı, şef, memur ve hizmetli gibi görevlilerin beyanları alınmalı, davalıya ait işyerinin dönem bordrolarında ihtilaflı dönemin tamamında kayıtlı ve tarafsız tanıklar resen saptanarak bunların bilgilerine başvurulmalı, davacının anasınıfı öğretmeni olarak çalıştığının anlaşılması halinde ihtilaf konusu dönemin tamamı için her yıl anasınıflarının hangi tarihlerde açık olduğunu ve tüm gün mesai yapılıp yapılmadığını araştırılmalı, bozma ilamında değinilen hususlarda araştırılmak suretiyle elde edilecek sonuç değerlendirilerek karar verilmelidir. “

 

  • Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 03.10.2022 tarihli Esas : 2022/9203 – Karar : 2022/11578 sayılı kararında ;

“Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, dosyada eksik olan sözleşmeler, ek ders ücret bordroları, davacının günlük ve haftalık girdiği ders saatlerini gösteren puantaj kayıtları celp edilerek ve kayıtlardaki çelişkiler giderilerek, tespite konu dönemde hangi aylar kaç saat çalıştığı tespit edilmeli ve ücretli öğretmen statüsünde ki davacının prim ödeme gün sayıları hesaplanırken, toplam aylık çalışma saatleri, 1 gün = 7,5 saat esası üzerinden aylık çalışma gün sayısına dönüştürülerek, varılacak sonuca göre hüküm kurulmalıdır. “

 

  • Yargıtay 21. Hukuk Dairesi Esas : 2018/232 – Karar : 2019/858 Karar Tarihi :12.02.2019 sayılı kararında ;

“Yapılacak iş, ilgili İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünden ihtilaflı dönemin tamamını kapsayan davacı ile imzalanan tüm sözleşmeleri, ek ders ücret bordrolarını, atama kararlarını, davacının günlük ve haftalık girdiği ders saatlerini gösteren tüm puantaj kayıtlarını getirtmek, davacının ücretinin aylık olarak her ay aynı ücret şeklinde mi aldığı, yoksa her ay girdiği ders saatine göre değişen bir ücret mi aldığını sormak, davacının hangi sıfatla istihdam edildiğini sormak, davacının vekil öğretmen olarak mı ücretle öğretmen olarak mı çalıştığını netleştirmek, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan davacı ile aynı konumda olan kadrolu sınıf/branş öğretmeninin bir günde ve haftada kaç saat derse girmesi gerektiğini sormak, davacının günlük girdiği ders saatini belirleyerek bununla karşılaştırmak, Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ihtilaflı dönemde çalışmanın geçtiği okulda kadrolu olarak çalışan öğretmen, müdür, müdür yardımcılarının listesini istemek ve bunların arasından re’sen seçilecek tanıkların beyanlarına başvurmak, davacının ücretinin girdiği ders saatine göre belirlenmesi halinde uyuşmazlığın 506 sayılı Yasa dönemine isabet eden kısmı bakımından 1 gün=7,5 saat çalışma esasından hareketle eksik prim gün sayısını belirlemek, 5510 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu dönem bakımından ise 5510 sayılı Yasa’nın ilgili hükmüne göre değerlendirme yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir. “

Yazımızı burada noktalıyoruz ve faydalı olmasını diliyoruz. Ankara İdare Hukuku Avukatı Yunus Soysal, İdare hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların yargı mercileri önünde çözülmesine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık desteği sağlamaktadır. Ankara İdare Hukuku Avukatı Yunus Soysal alanına giren davalarda her tür hukuki süreç takibini yerine getirmektedir. Sizlerin de İdare Avukatına ihtiyacınız varsa Ankara İdare Hukuku Avukatı Yunus Soysal ile iletişime geçebilirsiniz.

Mesaj Gönder
1
Scan the code
Merhaba.
Avukata mesaj göndermek için tıkla.