- 0(506)843 20 09
- iletisim@yunussoysal.av.tr
Ankara Miras Avukatı Mı Arıyorsunuz?
Bu makalemizde sizlere Ortaklıktan Çıkma Davası ile ilgili bilgileri emsal kararlar ışığında sizlerle paylaşacağız. Ortaklıktan çıkma, çıkarma yahut çıkmaya katılma gibi işlemler ve davalar hukuki bilgiye dayandığından ilgili süreçlerin bir Şirketler Hukuku Avukatının hukuki yardımı eşliğinde sürdürülmesini tavsiye ederiz.
Şirket ortakları arasındaki ilişkiler, zaman içinde değişebilir ve çeşitli nedenlerle ortaklar arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkabilir. Bu durumda, bir ortak, şirket ortaklığından çıkma hakkını kullanarak, hukuki yollarla ortaklıktan ayrılma hakkına sahip olabilir.
Bir ortağın şirket ortaklığından çıkma hakkı, genellikle şirket sözleşmesinde belirlenen şartlara dayanır. Ortaklar, başlangıçta bu sözleşmeyi imzalarlar ve genellikle ortaklık süresince değişikliklere tabi tutabilirler. Ortaklık sözleşmesinde belirtilen durumlar gerçekleştiğinde, bir ortak, bu hakka sahip olabilir. Bu durumlar genellikle şirketin mali performansı, ortaklık hedeflerine ulaşma veya belirli bir süre zarfında ortaklar arasındaki güvenin zedelenmesi gibi nedenleri içerebilir.
Ortaklıktan ayrılmak isteyen ortak, esas sözleşmede çıkma sebepleri öngörülmemişse veya öngörülmesine karşın başkaca haklı sebepler bulunduğu takdirde haklı sebeple çıkma davası açma olanağına sahiptir.
Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir. Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.
Ortaklıktan ayrılmak isteyen ortak, esas sözleşmede çıkma sebepleri öngörülmemişse veya öngörülmesine karşın başkaca haklı sebepler bulunduğu takdirde TTK 638/2 gereğince haklı sebeple çıkma davası açma olanağına sahiptir.
Ortaklıktan Çıkma Hakkının Temelleri:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 639. Maddesinde çıkmaya katılma; “Ortaklardan biri şirket sözleşmesindeki hükme dayanarak çıkma istediği veya haklı sebeplerden dolayı çıkma davası açtığı takdirde, müdür veya müdürler gecikmeksizin diğer ortakları bundan haberdar ederler.
Diğer ortaklardan her biri, haberin kendisine ulaştığı tarihten itibaren bir ay içinde;
Çıkan tüm ortaklar, esas sermaye payları ile orantılı olarak, eşit işleme tabi tutulurlar.
Şirket sözleşmesindeki hüküm sebebiyle veya haklı bir sebebin varlığı dolayısıyla bir ortağın şirketten çıkarılması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.” hükmü ile açıkça düzenlenmiştir.
TTK 639/2 a gereğince, çıkmaya katılmanın maddi hukuka ilişkin koşulu, katılmak isteyen ortağın, sözleşmede öngörülen veya haklı sebeple fesih davası çerçevesinde söz konusu olan “haklı sebepleri”, kendisi açısından ileri sürmesinin mümkün olmasıdır.
Örneğin ortaklıkta kâr elde edilmesine karşın uzun yıllar kâr dağıtılmaması yönündeki haklı sebep, çoğu zaman çıkma davası açan ortak dışında kalan diğer ortaklar bakımından geçerli olacaktır. Bu durumda dava açan dışında kalan diğer ortaklar, aynı sebebe dayalı olarak, açılmış olan çıkma davasına katılabileceklerdir.
Kanun metninde geçen hüküm, sözleşmedeki çıkma koşulları kendileri bakımından gerçekleşen diğer ortakların, çıkmaya katılmalarına imkân tanınacak şekilde yorumlanmalıdır. Hükmün, katılma hakkını “haklı sebep” kavramı ile sınırlandırması amaca uygun değildir.
Çıkmaya katılma kurumu ile ilgili olarak, TTK 639/2 a’nın şirket sözleşmesinde öngörülen “haklı sebebin” katılmak isteyen ortak yönünden geçerli olması gerektiği yönündeki ifade biçimi, sözleşmedeki çıkma koşulları kendileri bakımından gerçekleşen diğer ortakların, çıkmaya katılmalarına imkân tanınacak şekilde yorumlanmalıdır.
Çıkmaya katılma kurumunun işletilebilmesi için, daha sonra katılacak ortakların, ortaklık sözleşmesindeki aynı çıkma sebebine veya aynı haklı sebebe dayanması gerekli değildir. Buna göre “ortak haklı sebeplerin” veya “ortak sözleşmesel sebeplerin” bulunması, çıkmaya katılmanın zorunlu koşulu değildir. Önemli olan, katılan her bir ortağın çıkmasına olanak sağlayan bir haklı sebebin veya sözleşmesel sebebin kendisi açısından gerçekleşmiş olmasıdır.
Ortak sıfatının ortaklık tarafından zorunlu olarak sona erdirilmesi anlamına gelen çıkarma, çıkma ve çıkmaya katılmanın ardından TTK m.640’da düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 640. maddesinde yer alan hükme göre; “Şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebepler öngörülebilir. Çıkarma kararına karşı ortak, kararın noter aracılığıyla kendisine bildirilmesinden itibaren üç ay içinde iptal davası açabilir. Şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararıyla haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hali saklıdır.”
Pay devrinin yasaklanmış olması veya genel kurulun devre onay vermeyi reddetmiş olması ortağın, haklı sebeple çıkma davası açmasına engel değildir.
Ortaklık sözleşmesinde, belirli bazı sebeplere bağlı olmaksızın koşulsuz çıkarmanın veya haklı sebeplerle çıkarmanın öngörülmesi mümkün değildir.
Çıkarma kararı bu düzenlemeler uyarınca genel kurulda alınmalıdır. Sözleşmesel çıkarma olanağı ancak genel kurul kararı ile hüküm ifade edecek şekilde düzenlenebilir. Ortaklık sözleşmesinde müdürlere veya ortaklardan birine çıkarma konusunda karar alma yetkisi tanınması mümkün değildir.
İki ortaklı ir Limited Şirkette ortaklardan biri diğer ortak hakkında ortaklıktan çıkarma talebinde bulunamaz. Zira iki ortaklı şirketin ortaklar kurulu kararının karar nisabını taşımaması nedeniyle bu talep mahkemece dinlenmez. Nitekim ;
“Davacı vekili, davacının kurucu ortakları arasında yer alan davalının, sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini, şirketten aldığı borçları ödemediğini, şirketin bu alacaklarının tahsili için davalı aleyhine müvekkili tarafından icra takibi başlatıldığını, davalı ortağın uzun süredir şirket yönetimine ve toplantılara katılmadığını, davalının mahkeme kanalıyla şirketin feshini istediğini, ancak istemin mahkemece reddedildiğini, 06.05.2013 tarihinde şirket ortaklar kurulu toplantısında davalının şirket ortaklığından çıkarılması yönünde karar alındığını, davalının şirket ortağı olarak üstüne düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmediğini ileri sürerek davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına ve davalıya ait olan payın müvekkili şirkete devrine karar verilmesi talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kabulü ile davalı …’nun davacı şirket ortaklığından TTK’nın 640. maddesi gereğince çıkarılmasına, çıkarılan ortak davalı …’na, davacı şirketteki %25 hissesinin ancak %20 hissesini iki yıl içinde elden çıkarmak koşulu ile şirkete devrine ve bu suretle davacı şirket tarafından iktisabına, davalıya ait bakiye şirket hissesinin davacı şirket tarafından iktisabında ise TTK’nın 612. maddesi gereğince davacı şirketin ortaklar kurulu yetkili olmakla ortaklar kurulunca alınacak karar ile belirlenmesine dair verilen kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine karar Dairemizce bozulmuştur.
Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere, esasen davacı şirketin iki ortaklı bir limited şirket olmasına, 6102 sayılı TTK’nın 616/1-h ve 621/1-h bentleri çerçevesinde iki ortaklı limited şirkette davalı ortağın haklı nedenlerle şirketten çıkarılması talebiyle mahkemeye başvurulması için alınan ortaklar kurulu kararının karar nisabını taşımaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerekmesine göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” hükmü ile bu hususu açıkça karara bağlamıştır.
“Dava, 6102 sayılı TTK’nın 638. maddesi gereğince limited şirket ortaklığından çıkma istemine ilişkindir. Mahkemece, yaş küçüklüğünün şirket ortaklığından çıkma için haklı bir sebep olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve istinaf mahkemesi de aynı gerekçeyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Ancak, dava dilekçesi ve istinaf başvuru dilekçesiyle birlikte tüm dosya kapsamı incelendiğinde, davacının haklı sebep olarak yalnızca yaş küçüklüğüne dayanmayıp, yaş küçüklüğüyle birlikte kendisinin ve şirket ortağı olan oğlunun tecrübesizliğine, şirketin aktif bir faaliyetinin bulunmamasına, şirketin vergi borcu bulunmasına, şirket ortaklar kurulu toplantılarına davet edilmemelerine ve şirketin diğer ortaklarıyla olan iletişimdeki zayıflığa da dayandığı anlaşılmakta olup; ilk derece mahkemesi ve istinaf mahkemesince davacının yaş küçüklüğüyle birlikte dayandığı bu hususların şirket ortaklığından çıkma için haklı gerekçe teşkil edip etmediği tartışılmamış, kayyımın vefat etmiş olması ve yerine başka bir kayyım atanmamış olması hususu da gözden kaçırılarak, yaş küçüklüğünün şirket ortaklığından çıkma için haklı bir sebep teşkil etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi ve istinaf mahkemesince de aynı gerekçeyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULARAK KALDIRILMASINA, karar verilmiştir.”
“Dava, muhik sebeplere dayalı olarak limited şirketten çıkmaya izin verilmesi ve sermaye payının ödenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davacının şirketin iştigal konusu ile ilgili bilgi, görgü ve tecrübeye sahip olmamasının tek başına çıkma için haklı sebep oluşturmayacağı, davacının bunun haricinde haklı sebep sunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davacı iddiasında sadece mahkeme gerekçesinde haklı sebep olup olmadığı irdelenen nedene değil, ayrıca şirket müdürü olan kardeşinin, kendisine şirket hakkında bilgi vermekten de kaçınmasına, taraflarınca yapılan tüm girişimlerin sonuçsuz kalmasına da dayanmıştır. O halde mahkemece, davacının dayandığı tüm sebepler ve buna ilişkin deliller değerlendirilerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yapılmak suretiyle davacının şirketten çıkmasını gerektirecek haklı bir sebebin bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir.”
“Dava davalı şirket ortağının haklı sebeplerle limited şirket ortaklığından çıkarılması, kabul edilmediği takdirde davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar verilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı … ’ın TTK’nın … maddesi çerçevesinde şirket ortaklığından çıkarılmasını ancak şirketin talep edebileceği ve bu nedenle ortaklıktan çıkarılma davasında davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiş, davalı şirket hakkında açılan fesih ve tasfiye davası ise davalı şirket aleyhine kabul edilmiştir. TTK .. maddesine göre; açılan fesih ve tasfiye davasında husumetin şirkete yöneltilmesi gerekli olup bu davada davalı ortağa husumet düşmemektedir. Davalı … aleyhine açılan ortaklıktan çıkarılma davası da reddedildiğinden; kararı temyiz eden Av. …’nın Davalılardan … vekili olduğu ve şirket adına vekaleti de bulunmadığı gözetildiğinde Davalı …’in işbu kararı temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığından davalının temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.”
“Dava, limited şirket ortağının ortaklıktan çıkarılması istemine ilişkin olup dava, tarihinde yani 6102 sayılı TTK’nın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra açılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın . maddesinin 3. fıkrası gereğince haklı sebebe dayalı olarak ortağın şirketten çıkarılması için şirket dava açabilir. Ortağın bir başka ortağın şirketten çıkarılmasını isteyebileceğine dair yasada düzenlenmiş bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca şirketin bu davayı açabilmesi için de aynı yasanın maddesinin birinci fıkrasının h bendi gereğince, genel kurulun bu konuda bir karar vermesi gerekir. Bu durumda, davacının aktif dava ehliyeti olmadığı gözetilerek davanın bu nedenle reddi gerekirken aksi olduğu şekilde karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.”
Yazımızı burada noktalıyoruz ve faydalı olmasını diliyoruz. Ankara Şirketler Hukuku Avukatı Yunus Soysal, Şirketler hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıkların yargı mercileri önünde çözülmesine ilişkin hukuki danışmanlık ve avukatlık desteği sağlamaktadır. Sizlerin de Şirketler Hukuku Avukatına ihtiyacınız varsa Ankara Şirketler Hukuku Avukatı Yunus Soysal ile iletişime geçebilirsiniz.
Ankara merkezli hukukçudur. Uzmanlık alanları arasında Kira Hukuku, Miras Hukuku, İdare Hukuku, Şirketler Hukuku, İş Hukuku ve Gayrimenkul hukuku bulunmaktadır. Ankara Barosuna bağlı serbest avukat olarak gerçek ve tüzel kişi müvekkillerin her tür hukuki süreç takibini ve dava takibini yürütmektedir. Mesleki bilgisi ve tecrübesiyle kendi alanındaki davalarda müvekkillerine en iyi sonuçları sunma konusunda azimlidir. Adaletin her zaman en yüksek standartlarda uygulanmasını, bu sayede hukuki süreçlerde bilinçli, etkin ve doğru kararlar alınmasını sağlamaktadır. Müvekkillerimize sunduğumuz hizmetlerimiz kapsamında hedeflenen amaçlara en doğru hukuki destek ile ulaşabilmelerini sağlamayı etik değerlerimize olan bağlılığımız ile elde etmeye gayret göstermekteyiz.
Av. Yunus Soysal İletişim
Web Tasarım: Veomer | Tüm hakları saklıdır. © 2024 Ankara Miras Avukatı